| Orjinal Araştırma Makaleleri Genç Bireylerde Hayatın Anlam ve Amacının Yaşam Becerileri ve Ruh Sağlığı Sürekliliği ile İlişkisi
Hakkı Alperen ÇİÇEKDEMİR, Firdevs SAVİ ÇAKAR ss. 195 - 211 Özet Bu araştırmada, üniversite dönemindeki genç bireylerde hayatın anlam ve amacının yaşam becerileri ve ruh sağlığı sürekliliği ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmanın katılımcıları, 2022-2023 eğitim-öğretim yılında Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde öğrenim gören 352 üniversite öğrencisi genç bireyden oluşmaktadır. Araştırmanın katılımcılarının 227 (%64,5)’si kadın, 125 (%35,5)’i erkektir. Katılımcıların yaş aralığı 21-24 aralığında olup; 25 (%7)’i 1.sınıf, 96 (%27,3)’sı 2.sınıf, 108 (%30,7)’i 3.sınıf ve 123 (%34,9)’ü 4.sınıfa devam etmektedir. Araştırmanın verileri Hayatın Anlam ve Amacı Ölçeği, Yaşam Becerileri Ölçeği ve Ruh Sağlığı Sürekliliği Kısa Formu ölçeğiyle toplanmıştır. Veriler, bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve çoklu regresyon analizi ile incelenmiştir. Araştırma sonucunda, yaşam becerileri ve ruh sağlığı sürekliliğinin hayatın anlam ve amacını yordama düzeyine ilişkin bulgularda; gençlerin ruh sağlığı sürekliliği alt boyutları duygusal iyi olma ve psikolojik iyi olma değişkenleri ile yaşam becerilerinin empati kurma ve öz farkındalık alt boyutlarının hayatın anlam ve amacını anlamlı düzeyde yordadığı; ruh sağlığı sürekliliği alt boyutu sosyal iyi olma ile hayatın anlam ve amacı arasında negatif yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Araştırmada ayrıca, hayatın anlamsızlığı ve amaç yoksunluğunun cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği görülmüştür. Bu sonuçlara göre, gençlerin hayatın anlam arayışı ile ilişkili faktörlerin incelenmesi, daha sağlıklı ve anlamlı bir yaşam sürmelerine yardımcı olacak stratejiler geliştirmek için katkı sağlayıcı olacaktır. Anahtar kelimeler: Hayatın Anlam ve Amacı, Yaşam Becerileri, Ruh Sağlığı Sürekliliği, Gençler | |
| Orjinal Araştırma Makaleleri Beliren Yetişkinlik Dönemindeki Bireylerin Yalnızlık Düzeylerinin Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi
Emine DURAN, Zeliha TRAŞ, Kemal Öztemel ss. 213 - 231 Özet Araştırmada beliren yetişkinlik döneminde bulunan bireylerin yalnızlık düzeyleri ve çeşitli demografik değişkenlere bağlı olarak değişim gösterip göstermediğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın desenini betimsel tarama türlerinden biri olan genel tarama modeli oluşturmaktadır. Çalışma grubunu 18-25 yaş aralığında bulunan bireyler oluşturmaktadır. Çalışma grubunun yaş ortalaması 19.92’dir. Çalışma, 492 katılımcı ile yürütülmüştür. Katılımcıların cinsiyete göre dağılımı, 406 (%82.5) kadın ve 86 (%17.5) erkek şeklindedir. Araştırmaya 270 (%54.9) önlisans ve 222 (%45.1) lisans öğrencisi katılmıştır. Verilerin toplanmasında; UCLA Yalnızlık Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Verilerin analizi ve yorumlanmasında bağımsız gruplar t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre; beliren yetişkinlerin yalnızlık puan ortalamalarının cinsiyete, katılımcının eğitim düzeyine, yaşa ve anne eğitim düzeyine göre farklılaşmadığı görülmektedir. Ancak, katılımcıların yalnızlık puan ortalamalarının birlikte yaşanılan kişiye, yetiştirilme sürecinde algılanan anne tutumuna, baba tutumuna ve baba eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmüştür. Elde edilen bulgular, literatüre dayalı olarak tartışılmıştır. Anahtar kelimeler: Yalnızlık, beliren yetişkinlik, cinsiyet, anne-baba tutumu | |
| Orjinal Araştırma Makaleleri Sınıf Öğretmenlerinin Afet Kriz Yönetimine Yönelik Görüşleri
Yurdal Dikmenli, Hasan Satan, Edanur Böyük ss. 233 - 255 Özet Afet yönetiminin birinci aşaması risk yönetimi ikinci aşaması ise kriz yönetimidir. Kriz yönetimi ise kendi içinde müdahale ve iyileştirme aşamalarından oluşmaktadır. Bilindiği gibi bu aşamanın başarıya ulaşabilmesi kriz yönetiminin başarısına bağlıdır. Ancak alınan önlemlere ve hazırlık sürecine rağmen meydana gelen olaylar sonucunda yıkımlar meydana geldiğinde kriz yönetimi devreye girmektedir. Kriz yönetiminin okullarda başarılı bir şekilde yönetilebilmesi için gerekenlere yönelik olarak öğretmenlerin görüşlerinin önemli olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada, afet yönetim sürecinin ilk basamağı olan kriz yönetimine yönelik sınıf öğretmenlerinin görüşlerini incelemek amaçlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olgubilim araştırma modeli kullanılmıştır. Kırşehir il merkezinde görev yapan 29 sınıf öğretmeni kolay ulaşılabilir örnekleme ile çalışma grubu oluşturulmuştur. Veriler yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Elde edilen veriler, içerik ve betimsel analiz kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre; sınıf öğretmenlerinin çoğunun afet kriz yönetimi kavramını ve afet kriz yönetiminin aşamaları hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları hem toplumsal hem de bireysel anlamda afetlerle başa çıkabilmek için afet eğitimi almanın önemli olduğu, afet kriz anında iletişimin önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca sınıf öğretmenlerinin afet ile ilgili kurum ve kuruluşların kriz durumunda görevlerini yapmadıkları ya da eksik yaptıkları yönünde görüş belirttikleri sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar kelimeler: Afet, afet yönetimi, kriz yönetimi, Sınıf öğretmeni | |
| Orjinal Araştırma Makaleleri Değerlere Bağlı Yaşam: Ne Eğitimde Ne İstihdamda (NENİ) Olan Gençlerin Deneyimlerine Dayalı Nitel Bir Araştırma
Sema Yazıcı-Kabadayı ss. 257 - 280 Özet Son yıllarda ne eğitimde ne de istihdamda (NENİ) yer alan gençler, dünya genelinde giderek daha fazla dikkat çeken önemli bir toplumsal sorun hâline gelmiştir. Artan ilgiye rağmen, Türkiye bağlamında, NENİ durumundaki gençlerin yaşam deneyimlerini, ihtiyaçlarını ve karşılaştıkları zorlukları anlamaya yönelik çalışmaların sayıca sınırlı olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda, bu araştırmanın amacı, NENİ durumundaki gençlerin değerlere bağlı yaşam deneyimlerini derinlemesine incelemektir. Bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik desen kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını, kartopu örnekleme yöntemiyle ulaşılan 3’ü erkek, 9’u kadın olmak üzere toplam 12 lisans mezunu birey oluşturmaktadır. Katılımcıların yaşları 23 ile 29 arasında değişmekte olup, yaş ortalaması 25.17 (Ss = 2.33) olarak hesaplanmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu ve görüş alma formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırmanın bulguları, NENİ durumundaki gençlerin değerlere bağlı yaşamı nasıl deneyimlediklerini anlamaya odaklanmış ve değerler, değerlere bağlı yaşamın katkıları ile değerlere bağlı yaşamın getirdiği zorluklar olmak üzere üç tema altında toplanmıştır. Elde edilen bulgular doğrultusunda araştırmacılara, uygulayıcılara ve politika yapıcılara yönelik çeşitli öneriler sunulmuştur. Anahtar kelimeler: Değerlere bağlı yaşam, Ne eğitimde ne istihdamda (NENİ), Nitel araştırma | |
| Orjinal Araştırma Makaleleri İlkokul 4. Sınıf Öğrencilerinin Eleştirel Düşünme Eğilimleri Üzerine Bir İnceleme: Karaman İli Örneği
Gülşah Yalçın, Ali Doğan ss. 281 - 294 Özet Öğrencilerde eleştirel düşünme becerilerinin bulunması önem arz etmektedir. Eleştirel okuma ve eleştirel düşünme konularının okullarda öncelenmesinin gerekliliği karşımıza çıkmaktadır. Eleştirel düşünme becerileri, öğrencilerin bilgiyi sorgulamalarını, analitik düşünmeyi öğrenmelerini ve farklı perspektiflerden düşünmelerini gerektiren önemli becerilerdir. Bu beceriler, öğrencilerin akademik başarılarını arttırmanın yanı sıra, yaşamları boyunca karşılaşacakları sorunları çözme yeteneklerini de geliştirmektedir. İlkokul 4. sınıf, öğrencilerin temel becerilerini geliştirdikleri ve zihinsel yapılarını oluşturmaya başladıkları önemli bir dönemdir. Buradan hareketle hazırlanan araştırma, ilkokul 4. sınıf öğrencilerinin eleştirel düşünme eğilimlerini ve bu becerileri etkileyen faktörleri belirleme amacındadır. Belirtilen amaç doğrultusunda; çalışmada nicel bir araştırma deseni olan tarama deseni kullanılmıştır ve veriler “İlkokul Öğrencileri İçin Eleştirel Düşünme Eğilimleri Ölçeği” ile toplanmıştır. Karaman merkezde bulunan 6 ilkokulda öğrenim gören 341 ilkokul 4. sınıf öğrencisi üzerinde anket yöntemi kullanılarak çalışma gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların seçiminde “kolayda örnekleme” yönteminden yararlanılmıştır. Araştırma sonuçları, öğrencilerin eleştirel düşünme eğilimlerinin cinsiyet, yaş, kardeş sayısı, anne ve baba eğitim düzeyi, aile gelir düzeyi gibi demografik özelliklerden ve günlük dijital ekran süresinden etkilenmediğini ortaya koymaktadır. Öte yandan, akademik başarı, davranış puanı ve aylık kitap okuma alışkanlıkları ile eleştirel düşünme eğilimleri arasında anlamlı bir ilişki belirlenmiştir. Özellikle yüksek akademik başarıya sahip, olumlu davranış puanı olan ve düzenli olarak kitap okuyan öğrencilerin eleştirel düşünme eğilimlerinin daha güçlü olduğu gözlenmiştir.Sonuç olarak, eleştirel düşünme eğiliminin demografik faktörlerden çok, öğrencilerin öğrenme süreçleri, akademik alışkanlıkları ve okuma davranışlarıyla ilişkili olduğu söylenebilir. Bu durum, öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik eğitim uygulamalarının, okuma alışkanlıklarını ve öğrenmeye katılım düzeylerini artırmaya odaklanması gerektiğini göstermektedir. Anahtar kelimeler: Eleştirel Düşünme, eleştirel okuma, eleştirel düşünme eğilimleri, ilkokul 4. sınıf öğrencileri. | |
| Orjinal Araştırma Makaleleri Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Onay İhtiyacı ile Psikolojik Esneklik İlişkisi
Dilşat Ömrüuzun, Yücel Öksüz ss. 295 - 317 Özet Bu çalışma üniversite öğrencilerinde sosyal onay ihtiyacı ile psikolojik esneklik ilişkisini çeşitli demografik değişkenlerle birlikte incelemeyi hedeflemiştir. Bu kapsamda araştırmada kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemi kullanılmış olup 2024-2025 yılları arasında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde öğrenimine devam eden gönüllü 574 öğrenciye ulaşılmıştır. Ayrıca çalışmada nicel araştırma yöntemlerinden kesitsel araştırma tasarımı kullanılarak veriler tek bir zaman noktasında toplanmıştır. Kişisel Bilgi Formu, Sosyal Onay İhtiyacı Ölçeği ve Psikolojik Esneklik Ölçeği veri toplama araçlarını oluşturmaktadır. Yapılan Pearson Korelasyon Analizi sonucunda sosyal onay ihtiyacı ile psikolojik esneklik değişkenleri arasındaki negatif yönlü orta düzeyde anlamlı bir ilişki elde edilmiştir. Bunun yanı sıra cinsiyet, yaş, sınıf düzeyi, yerleşim birimi ve anne-baba eğitim durumu gibi demografik değişkenlerle sosyal onay ihtiyacı ve psikolojik esneklik ilişkisi de ele alınmıştır. Söz konusu analizlerde gruplar arası farklılaşmaları incelemek amacıyla bağımsız örneklem t-testi ve ANOVA kullanılmıştır. Bu kapsamda yaş değişkeninin sosyal onay ihtiyacı ile düşük düzeyde negatif yönlü, psikolojik esneklikle ise düşük düzeyle pozitif yönlü anlamlı bir ilişkiye sahip olduğu görülmüştür. Bunun yanı sıra sosyal onay ihtiyacı ile cinsiyet, yerleşim birimi ve anne-baba eğitim düzeyi değişkenleri arasında anlamlı bir farklılaşmaya ulaşılamazken; 1. sınıfta öğrenimine devam eden öğrencilerin sosyal onay ihtiyaçlarının 4. sınıfa giden öğrencilere göre yüksek olduğu görülmüştür. Psikolojik esnekliğin ise cinsiyet, sınıf düzeyi, yerleşim birimi ve anne-baba eğitim durumu değişkenlerine göre anlamlı bir farklılığa sahip olmadığı görülmüştür. Araştırma sonucunda ulaşılan bulgular alanyazındaki çalışmalarla karşılaştırılmış ve benzer veya farklı sonuçlarla birlikte değerlendirilmiştir. Anahtar kelimeler: Sosyal onay ihtiyacı, psikolojik esneklik, üniversite öğrencisi | |
| Derleme Makaleleri Birinci Basamak Tanı ve Tedavi Mekanizması Olarak Uyum Bozukluğu ve Güncel Araştırma Eğilimleri
Fatmanur Çimen ss. 319 - 332 Özet Uyum bozukluğu, stresli yaşam olaylarına verilen duygusal ve davranışsal tepkilerle karakterize edilen, genellikle geçici ancak zamanında müdahale edilmezse kronikleşerek depresyon ve anksiyete gibi ciddi bozukluklara zemin hazırlayabilen ruhsal bozukluktur. Bu bozukluğun teorik temellerinin sınırlı olması, etkili terapötik müdahalelerin geliştirilmesini engellemiştir. 2018’de ICD-11’de yapılan tanımlama ile uyum bozukluğunun kavramsal çerçevesi netleşmiş ancak tanısal ölçütler ve kanıta dayalı tedavi protokoller konusunda araştırma boşlukları devam etmektedir. Uyum bozukluğunun belirtilerinin erken tespiti ve uygun müdahalenin zamanında uygulanması kritik öneme sahiptir. Son yıllarda yapılan çalışmalar, uyum bozukluğunun tedavisinde kısa süreli psikolojik müdahalelerin ve basamaklı bakım yaklaşımının ön plana çıktığını göstermektedir. Buna ek olarak Bilişsel Davranışçı Terapi de uyum bozukluğunu tedavide yaygın olarak kullanılan diğer bir müdahale uygulamasıdır. Meta-analiz bulguları da hem internet tabanlı hem de yüz yüze bilişsel davranışçı terapilerin uyum bozukluğu tedavisinde orta düzeyde etkili olduğunu göstermektedir. Gelecekteki araştırmalarda, çocuk ve ergenler başta olmak üzere farklı yaş gruplarında ve kültürlerde uyum bozukluğunun nasıl ortaya çıktığını ve tedavi edileceğini inceleyen çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Buna ek olarak uygulamaya dönük geliştirilen terapi protokollerini değerlendiren randomize kontrollü çalışmaların yapılması da önem arz etmektedir. Anahtar kelimeler: Uyum bozukluğu, stres, stresli yaşam olayları | |
| Orjinal Araştırma Makaleleri Kanserle Başa Çıkmaya Yönelik Psikososyal Müdahaleler: Güncel Bir Literatür İncelemesi
Ömer Faruk Akbulut ss. 333 - 354 Özet Kanser, bireylerin sadece fiziksel sağlığını değil, aynı zamanda duygusal, sosyal ve psikolojik refahını da etkileyen çok boyutlu bir hastalıktır. Kanserin teşhis ve tedavi süreci genellikle yoğun stres, kaygı, depresyon ve umutsuzluğa neden olabilmektedir. Bu nedenle, kanser hastalarına yönelik psikososyal müdahaleler hastaların uyum sağlamasına, yaşam kalitelerini korumasına ve psikolojik sağlamlıklarını güçlendirmesine destek olmak açısından çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu araştırma, kanserle başa çıkmaya yönelik tasarlanmış psikososyal müdahalelerle ilgili güncel literatürü sistematik olarak sentezlemeyi amaçlamaktadır. Araştırma bu yönüyle, betimsel literatür incelemesi modeliyle yürütülmüştür. Bu kapsamda 2025 yılında konuyla ilgili Web of Science (WoS) veritabanında yayınlanan çalışmaları belirlemek için bir literatür taraması yapılmıştır. Araştırma kapsamında incelenecek müdahale programları belirlendikten sonra içerik analizi yöntemi ile değerlendirilmiştir. İncelenen müdahale programlarının farkındalık temelli, bilişsel-davranışçı yaklaşım, anlam merkezli yaklaşım, kabul ve kararlılık terapisi ve dijital tabanlı müdahaleler gibi çeşitli teorik yaklaşımlara sahip oldukları görülmüştür. Ayrıca bu psikososyal müdahale programlarının kanser hastalarında depresyon ve anksiyete düzeylerini azaltmaya, başa çıkma becerilerini geliştirmeye ve genel yaşam kalitesini artırmaya önemli ölçüde katkıda bulunduğu görülmüştür. Sonuç olarak, kanser hastalarına yönelik geliştirilen psikososyal müdahalelerin kanserin beraberinde getirdiği duygusal ve sosyal zorluklarla başa çıkmada bireyleri desteklemek için etkili stratejiler ortaya koyduğu söylenebilir. Anahtar kelimeler: Kanser, Başa Çıkma, Psikososyal Müdahaleler | |
| Orjinal Araştırma Makaleleri Well-Being and Intolerance of Uncertainty as Predictors of Social Media Addiction
Umay Bilge Baltacı, Özge Metin ss. 355 - 366 Özet The aim of this study is to examine the predictive role of intolerance of uncertainty and general well-being on social media addiction. A correlational research design, one of the quantitative research methods, was employed. The study sample consisted of 519 adults aged between 18 and 52, including 345 women (66.5%) and 174 men (33.5%). Data were collected using the Social Media Addiction Scale, the Short Form of the Intolerance of Uncertainty Scale, the Short Form of the General Well-Being Scale, and a personal information form. The data collection process was conducted online. Data were analyzed using SPSS and JAMOVI software. Descriptive statistics, Pearson correlation analysis, and multiple linear regression analysis were employed for data analysis. The results of the correlation analysis revealed a significant positive relationship between social media addiction and intolerance of uncertainty, and a significant negative relationship between social media addiction and general well-being. According to the results of the regression analysis, both intolerance of uncertainty and general well-being were found to significantly predict social media addiction. Anahtar kelimeler: Social media addiction, well-being, intolerance of uncertainty | |
| Orjinal Araştırma Makaleleri Fitness Yapan Bireylerin Sporla Sosyalleşme Düzeylerinin İncelenmesi
Murat Atasoy, Ünal Türkçapar, Abdulselam Erdimez ss. 367 - 375 Özet Bu çalışmada fitness yapan bireylerin sporla sosyalleşme düzeylerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın amacını gerçekleştirmek üzere literatür taraması yapılarak araştırmanın problemine ilişkin bilgiler dahilinde, fitness yapan bireylerin sosyal duygusal öğrenmeleri ve bu ilişkiyi etkileyebileceği düşünülen yaş, cinsiyet, eğitim durumu spor yapıp yapmadığı, haftada kaç saat spor yaptığı değişkenlere ilişkin bulgulara ve yorumlarına yer verilmiştir. Araştırmanın evrenini Şanlıurfa ilinde fitness yapan bireyler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise 180 erkek ve 58 kadın olmak üzere toplam 238 fitness yapan birey oluşturmaktadır. Araştırma verilerinin toplanmasında fitness yapan bireylerin spor ve sosyalleşme düzeylerinin belirlenmesi amacıyla Şahan (2007) tarafından geliştirilen ‘’Spor ve Sosyalleşme Ölçeği’’ ve fitness yapan bireyler hakkında bilgi toplamak için “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır. Araştırma grubundan elde edilen 238 veri, SPSS 26.00 veri analizi programının kurallarına uygun olarak kodlanmış ve cevapların kaydı yapılmıştır. Verilerin çarpıklık (-1,040) ve basıklık (1,674) değerlerine bakılarak normal dağılım gösterdiği belirlenmiş ve bu nedenle parametrik testler tercih edilmiştir. Cinsiyet ve düzenli spor yapıyor musunuz değişkenleri için Bağımsız Örneklem t-testi (Independent Samples t Test), yaş, eğitim durumu ve haftada kaç saat spor yapıyorsunuz değişkenleri için tek yönlü varyans analizi (One Way ANOVA) kullanılmıştır. Sonuç olarak cinsiyet değişkeninde erkeklerin, spor yapıyor musunuz değişkenine göre evet cevabı verenlerin sporla sosyalleşme düzeyleri yüksek çıkmıştır. Diğer değişkenlerin sonucunda ise sporla sosyalleşme düzeylerinde bir farklılık saptanmamıştır. Anahtar kelimeler: Spor, spor ve sosyalleşme, sporun sosyalleşmedeki etkileri | |
| Derleme Makaleleri Erken Dönem Olumsuz Yaşantılar ve Davranış
Fikriye Alkım Arı, Fatma Nur Dolu, Ramazan Arı ss. 377 - 389 Özet Yeni doğan dünyaya geldiğinde beyin yapısal olarak büyük ölçüde oluşmuştur ancak işlevsel olarak henüz olgunlaşmamıştır. Beyindeki sinaptik bağlantılar henüz tam olarak örgütlenmemiştir. Yaşamın çok erken dönemlerinde bireyin benliğine, kim olduğuna ve dünyanın nasıl bir yer olduğuna ilişkin bilinçli ve yapılandırılmış temsiller henüz yoktur. Davranışçı psikologlar bunu John Locke’un “boş levha (tabula rasa)” kavramı ile bağdaştırır. Birey yaşantı ve gözlem yoluyla, yeni deneyimler vasıtasıyla kendisi ve çevre hakkında fikirler edinir. Dolayısıyla, bu bakış açısına göre birey çevre ile etkileşimin bir ürünüdür. Birey zamanla çevre etkileşimin türüne, doğasına, uyaranların niteliği ve bireyin yaşantılarının neler olduğuna göre şekillenir. Bireyin düşünceleri, davranışları, kişilik örüntüsü, duygulanım biçimleri yaşam deneyimlerinden etkilenir. Özellikle, bilişsel psikoloji erken dönem yaşantıların bireyde kalıcı izli olduğundan söz eder. Yaşamın erken dönemlerinde, birey hem bilişsel hem de nörolojik açıdan çevre etkisi doğrultusunda biçimlenmeye elverişli bir yapıdadır. Beyindeki sinaptik bağlantılar deneyimler doğrultusunda biçimlenir. Bu çalışmada, bireyin erken dönem olumsuz yaşantılarının birey üzerindeki etkileri nöropsikolojik boyutta ele alınmıştır. İnsan davranışını açıklayan başlıca yaklaşımlar (psikodinamik, davranışçı ve Geştalt) bir vaka örneği üzerinden karşılaştırmalı olarak ele alınmış; ardından erken dönem olumsuz yaşantıların (ihmal, istismar, travmatik şiddet vb.) beyin devreleri, sinaptik budanma ve stres yanıt sistemleri üzerindeki etkileri nöropsikolojik düzeyde tartışılarak davranışı anlamada bütüncül bir çerçeve sunulmuştur. Anahtar kelimeler: Erken dönem olumsuz yaşantılar, nöropsikolojik gelişim, sinaptik budanma, insan davranışı. |